Toplumsal kurtuluş ve özgürleşme anlamında anti-kapitalist otonom hareketler için kapitalizmin tahakkümünü yıkacak başka türlü ekonomik ilişkiler düşünmek, örgütlemek bir zorunluluk arz etmektedir; diğer türlü yani kapitalist sömürü ve yabancılaşma ilişkilerinin yeniden üretildiği bir politik örgütlenmenin gerçek anlamda otonom olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Kürt özgürlük mücadelesi bu farkındalığa başından beri sahip olsa da, söylemden eyleme, ideolojiden pratiğe geçişi demokratik konfederalizm paradigmasının bir toplumsal örgütlenme projesine dönüşmesiyle gerçekleşmiştir. Bu temelde halkın barış ve savaş koşullarında kolektif varlığını sürdürmeye devam edebileceği bir ekonominin örgütlenmesi demokratik konfederalizmin örgütlenme boyutlarından biridir.
Demokratik-Komünal Ekonomi olarak adlandırılan bu ekonomi tahayyül ve pratiğinde de karşılıklı yardımlaşma, dayanışma, ortaklaşma esastır. Ahlaki-politik toplumun özü, kapitalizme karşı direniş olarak okunabilecek bu formlarda yaşar. Bu formların canlandırılması ve güçlendirilmesi komünal ekonominin temellerini oluşturur. Kürt Hareketi, komünal ekonomide meclis, komün ve kooperatifler eliyle üretimi toplumsallaştırmayı; kolektif emek süreçleri ile ücretlilik ilişkisini ortadan kaldırmayı; dayanışmacı pazarlar oluşturmayı hedeflemekte ve toplumun ekonomide özyönetimini geliştirerek anti-kapitalist bir özerklik örgütlemeyi öngörmektedir. Bunun için ortak yaşam alanlarının yaratılması kadar var olanların kapitalist ilişkilere terk edilmeden korunması da asli mücadele alanlarından biri olarak görülür.
Rojava’da Anti-Kapitalist Ekonominin Örgütlenmesi
Görsel: İnanna El işi ve Islah Ürünleri Atölyesi
Rojava’da ilan edilen de-facto otonomi on yılı aşkın süredir pek çok alanda otonom pratikler ve deneyimler açığa çıkardı. İlk Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nin ilanından sonra özerklik politik ve sosyal ihtiyaçlar temelinde sürekli değişime uğradı ve uğramaktadır. Son halini almış bir modelden bahsetmediğimizi, oluşmakta olan bir deneyimi ele aldığımızı pek çok kez vurguladım. Bu oluşmakta olan devrimin en çarpıcı gözlemlendiği alanlardan birisi ekonomidir. *Rojava’da inşa edilen kantonlara dayanan demokratik özerkliğe bakıldığında kolayca görülebileceği gibi, halkı karar alma süreçlerini örgütleme ve kadınların otonomiye katılımı bağlamında kayda değer bir gelişme göstermiştir. Buna karşın ekonomi alanında belirli bir deneyim oluşmuşsa da bugün Rojava Devrimi’nin meydan okuması gereken en önemli olgu savaş ve kapitalizm gerçekliğidir. Halkların kendi kendine yeter toplumsal ekonomisini örgütlemek ve özerklik üzerinde tahakküm oluşturan kapitalist sistemin aşılması Rojava Devrimi’nin geleceği için elzemdir. Bunun bilincinde olan Kürt hareketi halkın ekonomik öz yeterliliğini Rojava’da devrimin ilk gününden itibaren özerklik politikasının merkezine koymuştur.
2012 yılında Baas rejimin kontrolünde olan buğday silolarının ele geçirilmesi ile ilk kıvılcımı yaratılan devrim, ilk mahalle meclislerinin oluşumu ile halkın kolektif ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmıştır. Bu dönem temel ihtiyaçların örgütlenmesi için meclisler ve komünler aktif rol oynamıştır. Rojava Ekonomisini Geliştirme ve Güçlendirme Merkezi (REGM – Navenda Geşkirina Aboriya Rojava, 13 Temmuz 2014) kurularak Kürt hareketinin demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü komünal ekonomi vizyonuna dayanan toplumsal ekonomi inşasına başlanmıştır. 2014 yılında kantonların ve demokratik özerklik sisteminin ilanı ile otonom hükümet ve bu hükümete bağlı Ticaret ve Ekonomi Konseyi oluşturulmuştur. Bugün Ekonomi Konseyine dahil olan tarım o dönem ayrı bir konsey olarak tutulmuştur (Rojava Toplumsal Sözleşmesi (Rojava Anayasası), 2014).
Bunu takip eden süreçte Rojava’da ilk Ekonomi konferansı gerçekleştirilmiştir.16-17 Ekim 2015 tarihlerinde Rojava’nın Rimelan kentinde yapılan konferansta, Bakur’daki Demokratik Ekonomi Konferansı’nda kullanılan “Toprağımızı, suyumuzu, enerjimizi komünleştirelim, demokratik özgür yaşamı inşa edelim” sloganı kullanılmıştır[1]. Bu dönem Kürt hareketinin tartıştığı, üzerinde toplumun çeşitli kesimlerinin anlaştığı ilk perspektif oluştuğu gibi, Bakur’da komünleşme ve kooperatifleşme yönünde ilk deneyimler de oluşmaya başlamıştı. Nitekim Rojava ekonomi konferansında ekonomik anlayıştan ziyade örgütlenme ve toplumsal ekonominin reel koşullar dolayımında pratikleşmesine dair tartışmalar yürütülmüştür. Demokratik Ekonomi Konferansı ve 1.Rojava Ekonomi Konferansı sonuç bildirgeleri ve kararlar metni karşılaştırıldığında aynı perspektiften beslendikleri ve ilişkisellik içinde oldukları görülmektedir. Temel farklılık Bakur’daki tartışmaların görece barış ihtimali temelinde kurgulanmış olması iken[2], Rojava’da ekonomi komitesi tarafından savaş koşullarının göz önünde bulundurularak ekonomiye özsavunmasının bir parçası olarak yaklaşılmış olmasıdır.
Bu dönem Rojava’da otonomi örgütlenmesi bir taraftan çok hızlı gelişirken bir o kadar da karmaşık bir hal almaya başlamıştı. Bir taraftan tüm sivil ve toplumsal alanlar hem Kürt özgürlük hareketi tarafından hem de kadın hareketi tarafından demokratik konfederalizmin boyutlarına göre inşa edilirken diğer taraftan belirttiğimiz gibi özerk hükümet oluşturulmuş ve özerk yönetimin kendisi de boyutlar üzerinden konseyler oluşturmuştur. 2015 yılına gelindiğinde Rojavalı yerel ve politik önderlerin içerisinde yer aldığı özerk hükümete bağlı toplumsal ekonomi konseyi ile uzun yıllardır bu meseleyi hareketin özgürlük ve özerklik perspektifi dolayımında TEV-DEM’de tartışan toplumsal ekonomi komitesi paralel bir örgütlenme içinde oluşturmuştur. Buna bir de Rojava ve Kuzey Suriye Kadın Kongresi (Kongra-star)’ne bağlı Rojava kadın ekonomi komitesini eklemek gerekir. Bu durum karar alma süreçlerinde rol ve görev karmaşasına neden olmuştur. O dönem Özerk Yönetim Ekonomi Konseyi’nde eş başkanlık yapan Hevrin Khalaf bu durumu şöyle açıklamaktadır:
“Özerk yönetim kurulmadan önce ekonomiyi geliştirme merkezleri vardı bunlar TEV-DEM kurumları idi hala da öyle. Özerk yönetim kurulunca tabi yönetimin kurumları da oluşturuldu, TEV-DEM’deki kurumlar kapatıldı, bir tek ekonomi komitesi işlerini yapmaya devam ettiler. Mesela biz buraya gelmeden iki yıl öncesinde de ziraat bakanlığı varmış ama ziraatle hiçbir alakası yoktu. Çünkü ekonomi geliştirme merkezi ziraate de bakıyordu. Bu nedenle ilk 6 ay büyük bir kavga ettik. Örneğin ziraatin siyasetini belirleyeceğiz, ne ekilecek ne ekilmeyecek, nerden tohum alınacak vs, tüm bunlara ilişkin karar alacağız ama kim uygulayacak belli değil. Ekonomi geliştirme merkezi ayrı, TEV-DEM’e bağlı ziraat müdürlükleri ayrı ayrı iş yapıyorlardı, eh biz de ayrı. Bir alanda iki ayrı yöntem olursa o iş yürümez, iki muhatap da oluşturuluyor aynı zamanda. Örneğin bir ürünün çıkmasına izin vermemişiz ama ekonomi geliştirme merkezinden bir arkadaş demiş ki çıksın vermiş bir kağıt onaylamış. Biz dedik ki bir araya gelelim ve bu ikililiği ortadan kaldıralım ama herkesi ikna etmek 6 ay sürdü. Ancak bir araya gelmek ve beraber çalışmayı öğrenmek daha uzun sürdü. Yani amacımız şu, beraber ortak bir karar alalım ama herkes kendi alanında uygulasın, yani kurumlarda çokluk olabilir ama kararda birlik önemli. Yani birbirine karşıtlık oluşturulmasın. Herkes bunda hem fikir olunca ekonomi koordinasyonunu oluşturduk, kimlerden oluşuyor; ekonomi konseyi yönetiminden bir komite ve eski adıyla ekonomi geliştirme merkezinden bir komite, yani genel ve özgün ekonomi komiteleri, hep beraber ekonomi koordinasyonunu kurduk. Yani onlar da artık bakanlıksız karar almıyorlar biz de onlarsız karar almıyoruz. Kararlarımızı artık koordinasyonda alıyoruz.” (Khalaf, 2017)
2016 yılında özgürlük hareketi ile özerk hükümet arasında rol karmaşasının otonom pratikler üzerinde olumsuz etki yaratır hale gelmesi; özgürlük hareketinin deneyimiyle “yerelin inisiyatif geliştirememesi” nin açığa çıkması nedeniyle pek çok alanda yeniden yapılanma ihtiyacı doğurmuştur. Bu amaçla 21 kişiden oluşan Toplumsal Ekonomi Koordinasyonu kurulmuştur:
Ekonomi ile ilgili birçok komite, kurum ve örgüt oluşturuldu. Ancak bunlar birbirinden kopuk, dağınık ve parçalıdır. Bu yüzden genel bir genel bir ekonomi sistemi açığa çıkmıyor. Bu eksikliğin giderilmesi için bir koordinasyonun oluşturulması gerekmektedir. Bu esaslar üzerinden; genel ekonomi komitesi, özerk kadın ekonomi komitesi, ekonomi konseyi, tarım kurulu, ekoloji ve belediye komitesi, belediye kurulları, teftiş komite ve kurulları bir araya gelip ortak bir koordinasyon oluşturulmalı. Bu koordinasyon yoluyla toplumsal ekonomiyle ilgili çalışmalar, yaklaşım, ölçü ve genel programlar netleştirilmeli. Ancak bu koordinasyon tüm ekonomi konularında karar almaz; kendi çalışmalarını yürütme konularında karar alabilir. Genel kararlar kanton meclislerinde, ekonomi bölümü meclislerinde ve konferanslarda alınır. Koordinasyon da bu kararları uygular, izler ve koordine eder. Bu ortak koordinasyon hem her kanton düzeyinde, hem de kantonlar arasında örgütlenmeli._ (ANF, 2015)
Nitekim Ekonomi Konferansında ekonomi boyut örgütlenmesinin sadeleştirilmesi ve daha koordineli ve örgütlü yürütülmesine dair pek çok karar alınmış; halihazırda uygulanan ve sonuç alınan pek çok pratik, karar altına alınarak Rojava özerklik meclislerince tanınan otonomi politikası haline getirilmiştir. Rojava’da ekonomik bir modelin henüz oluşmadığının vurgulandığı 1. Rojava Ekonomi Konferansı’nda kadınlar, çiftçi köylüler, çobanlar, küçük tüccarlar ekonominin esas aktörleri olarak tanımlandılar. Ayrıca konferansta alınan ve not edilmesi gereken kararlardan biri de kadın ekonomisi ve genel ekonomi örgütlenmesinin birbiriyle uyumlu yürütülmesi gerektiğine dairdir; Bakur’da da Rojava’da da gözlemlediğim kadın ekonomisi ile genel ekonominin zaman zaman rekabet içine girdiği; özellikle ortak kaynakların kullanımından kadın ekonomisinin eşit düzeyde yararlanamadığıdır. Ancak bu durum kadın hareketinin komünal ekonomiyi “parasız” ekonomi olarak tanımlaması ve kadın ekonomi komitesinin (AboriyaJIN) örgütlenmesi için herhangi bir kaynak ayırmamasından dolayıdır. Rojava’da Kongra-star a bağlı AboriyaJIN müşterek topraklar ve mazot, elektrik, su gibi temel ihtiyaçlar dışında bir bütçeye ve desteğe sahip değildir. Oysa genel ekonominin örgütlenmesi için özerk hükümetin ayırdığı bir bütçe vardır ve bu toplumsal ekonominin örgütlenmesi için kullanılmaktadır.
Bu anlamıyla 2018 yılının ilk aylarında görüşme aldığım Toplumsal Ekonomi Koordinasyonu genel ekonomi, kadın ekonomi ve ekonomi konseyinin beraber karar aldığı ve politikalarını uyumlaştırdığı bir meclis biçiminde çalışıyordu. Ekonomi konseyi özerk hükümet ve bölge düzeyinde ekonominin düzenlenmesi süreçlerinde sorumluluk alırken, genel ekonomi ve kadın ekonomisi komiteleri toplumsal kaynakların halkın kolektif ihtiyaçları temelinde kullanılması için komünler ve meclislerle koordineli toplumsal ekonomi örgütlenme çalışması yürütüyordu.
Ekonomi üç sektör, Tarım ve Hayvancılık (Çandinî û Sewaldariyê), Pazar ve Ticaret (Bazar û Tîcaretê) ve Endüstri (Pîşesazî) biçiminde ele alınır. Toplumsal ekonomi yaklaşımı her üç sektörde de kooperatifleşmeyi gerçekleştirmek hedefine sahiptir. Bu anlamıyla kooperatifler (Kooperatîf) temel örgütlenme mekanizması olarak görülür. Bu açıdan Rojava’da Kooperatifleşme Hareketi ve Ekonomi Akademilerinin ekonominin toplumsallaşmasında iki önemli araç olarak öne çıktığını söyleyebiliriz.
Gelecek yazılarda bu alanların nasıl örgütlendiğini ve ne tür zorluklarla karşılaştığını detaylı aktarmaya devam edeceğiz.
[1] Kürt hareketi demokratik konfederal örgütlenme sistemi temelinde Kürdistan’ın her parçasında birbiriyle ilişkili halk kongreleri olarak oluşturmuştur; bu sistem temelinde ekonomi komiteleri arasındaki perspektif ve deneyim paylaşımı gerçekleşmektedir.
[2] Demokratik ekonomi konferansı gerçekleştiği sırada Türkiye devleti ve PKK arasında barış görüşmeleri gerçekleşmekteydi, ancak bu süreç Rojava’da Kobane zaferinin kazanılması ile tersine dönmüş 2015 Mart ayında sona eren görümeler yerini yeniden savaş sürecine bırakmıştır.
İnsanlık tarihi, insanlığın yürüdüğü yolun anlatısıyken bu anlatıyı tek şerit yolda şekillendiren, insanlık muhayyilesini tutsak eden düşünceler sistematiği ve kapitalist modernite bu dergide deşifre olacak.