Logo Eşitliğe Ve Özgürlüğe Yürüyüş... Eşitliğe Ve Özgürlüğe Yürüyüş...

Aforizmalar

Yine onlarca yıl öncesinden birkaç aforizmayla başlayalım madem. Böylece o zaman söylenenlerin şu an yaşananları anlamaya yardımcı olup olmadığını kendiniz görün.


I

Eleştirel düşüncenin amacı gerçeği bulmak (ve böylece o anın keyfiliği için yeni bir mazeret oluşturmak) değil, “gerçekleri” sorgulamak, onlarla yüzleşmek, onları söküp dağıtmak ve gerçekte ne olduklarını göstermek: bir veya birkaç aptalın (elbette bu aptallar erkek veya kadın olabilir – cinsiyet eşitliğini unutmayın -) ve az ya da çok takipçisi olan aptalların aptalca fikirleri. Eleştirel düşünce teorik bir tutumdan ibaret değildir. Her şeyden önce, bilgi ve gerçeklikle ilişkili etik bir tutumdur.


II

Onların “Tarih” dedikleri şey (büyük T ile yazılan) sadece politikacılar ve onların katipleri tarafından beceriksizce süslenmiş bir cesettir. Ancak, iktidardaki politikacının masasında bir iskelet yoktur. Sadece bir ayna vardır. Çerçeveyi süsleyebilirsiniz, ancak ayna gerçeklik çürümesini aynen yansıtmaya devam edecektir. Çünkü tabutlar arasındaki fark içeriklerinin benzerliğini değiştirmez. Hükümetler bu aynayı çarpık olduğu için gerçeği çarpıtmakla suçladıklarında, aslında çarpıklıkları dışlayan kendi bakışlarını saklamaya çalışırlar. Bu bakışlarda her şeyi aydınlatan ve renklendiren O’dur.
Küçük h ile yazılan geçmiş tarih, şimdiki kâbusun sadece öncesidir. Yarının ölüm ve yıkımı bugünden işlenmektedir.


III

Fikir, maddeden önce gelmez. Aksine, madde önce gelir. Kapitalizmin bir egemen sistem olarak ortaya çıkışını sağlayan şey sosyal ya da felsefi teoriler olmamıştır. [Ortaya çıktıktan sonraki] farklı aşamaları için de bu geçerlidir. Sosyal teori, farklı siyasi yaklaşımların anlamsızlıklara anlam kazandırmak için başvurduğu devasa bir fikir deposudur. Egemen sistemler, görünürde farklı kıyafetler giyer gibilerdir fakat beden aynı bedendir, ikiyüzlülükleri aynıdır
Popüler sosyal teori, sadece geçici bir çoksatan olup arkadaş kazanma (şimdi “takipçi” diyorlar) yöntemlerini içeren kişisel gelişim teorileri ve ulaşılmak istenen amaçların muhafazakar veya ilerici olmasına göre -ki bu ilericilik de muhafazakarlığın yumuşak versiyonundan başka bir şey değildir- amaçlara ulaşmak için kullanılan araçları haklı çıkardığını iddia eden doktrinlerle bir arada var olur. 
 
Kapitalizmi ortaya çıkaran bir suçtur. Ve gelişimin her bir aşaması bir seri katilin tecrübe kazanışına benzer. Resmi teorisyenlerin işi, bu suçu biraz romantizm, biraz macera ve elbette biraz da ciddiyetsizlikle süslemektir.
Sosyal teoride genellikle amaç, bir sistemi devrimle değiştirmek, yani maddi temellerini dönüştürmek için anlamaya çalışmak değildir. Dün muhalefette olup bugün iktidarda olan "teorisyenlerin" aradığı, sadece kardeşlik içinde bir değiş tokuştur. Bu yüzden dünün “aNexos”ları[1], bugünün karikatüristleridir. İsimler ve işler değişir, ama kabahat aynıdır. Ve elbette, maaş da. Aydınlanmış sağın tepkisi, rakip seçeneğin seçilmesi karşısında öfkelenen bir eski sevgilinin öfkesi gibidir. Ve o diğerlerinin aradığı, dünkü gözde olanların yerini almaktır. Aynı entelektüel anemiye sahiptirler, bu yüzden bir sorun da çıkmaz.
Bugünün tarihçisi, tarih yazımını Patron’un zevkine göre uydurur. Fikirlerin istiflendiği raflarda bazı karakterler arar, amacı ya kötü adamlar yaratmak ya da kahramanlar oluşturmaktır. Bu karakterlerin bazen kadınlardan da seçiliyor olması, çok aza razı olan bir feminizme verilmiş cömert bir tavizdir. Bugünün tarihçisinin en büyük korkusu arayışı esnasında, bir döneme damga vuran gruplarla, topluluklarla ya da büsbütün halklarla karşılaşmaktır. Çünkü birey olmayanların biyografisi nasıl satılabilecektir? Bir topluluğa damga vuran budur, topluluk birey değildir.
Bugünün tarihçisi, İktidar’ın naylondan hikayesini pazarlar, İktidar için mazeretler sunar. Tarihi şimdiki zamanın ışıltılarını süsleyen bir dekor olarak görür sadece. Yerli halklarla ilgili şatafatlı dekorun edebi eşdeğeri, İktidar çevrelerinde üretilen biyografiler ve araştırmalardır. Böylece takvimler İktidara uydurulur ve bir imparatorluğun diğerini mağlup edişi zaferlere dönüştürülür.
O kadar çok kafa karışıklığı var ki, bazıları, Aztek İmparatorluğu’nun İspanyol istilasından önce yerli halklar için bir nimet olduğunu, Rusya’nın bir SSCB olduğunu ve Çin’de komünizmin egemen sistem olduğunu düşünüyor, iddia ediyor ve savunuyor; insanların Lula, Kirchner, PSOE, Macron ve Harris'e oy verdiklerinde bilge, Bolsonaro, Le Pen, Milei, Trump’a oy verdiklerinde ise cahil olduklarını savunuyorlar. “Demokrasi” kadar fahişeleştirilen çok az şey var, ama hiçbiri ondan daha pahalı değil.
Teslimiyetlerin bilinmeyen tarihinde, sessiz ve “olgun” kalanlar (Kadro Okulu'nda öğretildiği gibi) düşüncelerin istiflendiği raflara gidip işlerine yarayacak bir şey arıyorlar. Ama bu işe yaramaz: İlkelere ve inançlara ihanet, Poulantzas kılığına bürünse bile, bir teslimiyettir. “Solcu” etiketi bir gerçeğin özünü değiştirmez: Yaşananın adı suç ortaklığıdır, hatta en kötüsü, insanlığa karşı işlenen bir suça ortak olmaktır.


IV

Siyasette ölüler yoktur, sadece mükerrer cesetler vardır.
Pedro Infante hakkında insanların söylediği gibi: “PRI ölmedi, tüm siyasi partilerin kalbinde yaşıyor”. Bu yüzden profesyonel politikacılar akronimlerini iç çamaşırları gibi sürekli değiştirirler. Gerçi iç çamaşırlar arada bir yıkanır… ya da belki de yıkanmıyordur.
İlerici ve sağcı politikacılar arasında hiç fark yoktur, tıpkı iyi ve kötü patronlar arasında pek fark olmadığı gibi. Her ikisinin de yönettiği şey bir el koyma sürecidir, gasptır.
Siyasi seçenekler amaçlarında (hükümeti elde etmek) ve işlerinde (ekonomik İktidara hizmet etmek) değişmez. Sadece mazeretleri değişir.


V

Sistem şu anki aşamasında yeni bir fetih savaşı yürütmektedir ve amacı, yok etmek/yeniden inşa etmek, nüfusu azaltmak/nüfusu yeniden yerleştirmektir. Bir alanın yıkılması/nüfusunun azaltılması ve yeniden inşası/yeniden düzenlenmesi bu savaşın kaderidir.
İsrail hükümeti 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırılarının intikamını almıyor, bir bölgeyi yok ediyor ve nüfussuzlaştırıyor. İş sadece yıkım ve toplu cinayet değil, aynı zamanda yeniden inşa ve yeniden düzenleme olacak. Bu yüzden dünya devletleri arasında bariz bir işbirliği var. “Dünya milletleri” İsrail'e askeri malzeme gönderdiğinde, sadece Filistin halkına karşı soykırım suçunu desteklemiyorlar. Bu suça yatırım yapıyorlar. Bu işin kâr payları daha sonra gelecektir.


VI

“İyi” ya da “kötü” yıkım yoktur. Bahaneler ve renkler değişir, ancak sonuç aynıdır. Porferist İsthmus Treni, Fox'un Puebla-Panama Planı ve Morena’nın Trans-İsthmus Koridoru arasında önemli bir fark yoktur. Biri başarısız oldu, diğeri de başarısız olacak. Amacı ne refah (büyük sermayenin refahı dışında), ne de Porfirist yağma modernizasyonudur: amaç basitçe ve apaçık şekilde var olan sınırlara bir yenisini eklemektir. Ve diğer sınırlar gibi, bu da ihlal edilecektir. Ve binlerce göçmen tarafından değil, bugünkü yeni köle tacirlerinin yüzyıllar sonra keşfedeceği yolsuzluk ve sinizm tarafından: insan ticareti, savaşları ve farklı hükümetlerin politikalarını kazanca çeviren çok büyük hammaddeli bir iş alanıdır. Üstelik sermaye gereksinimi de asgari düzeydedir: sadece bürokrasi, zulüm ve sinizm gerektirir. Ve bunlardan Sermaye ve Devlette fazlasıyla bulunur.
Sözde mega projeler kalkınmaya yol açmaz. Bunlar, yalnızca organize suçun yeni pazarlar bulması için açılan ticari koridorlardır. Rakip karteller arasındaki çatışma sadece insan ve uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili değildir, aslen çatışmanın kaynağı, yanlış adlandırılan “Maya Treni” ve “Trans-Isthmus Koridoru” gibi projeler için rant-haraç kavgasıdır. Ağaçlardan ve hayvanlardan haraç kesilemez, ancak bu hiçbir işe yaramayan sınır boyunca yerleşen topluluklar ve şirketlerden haraç alınabilir.
Bu durum toprak kontrolü için savaşı garanti eder ve bu savaşta ulus-devletin hayaleti bile mevcut olmayacaktır.
“Organize Suç” adı verdikleri şiddetin, sistemin bir anomalisi olduğu varsayımıyla hareket etmek, yalnızca yanlış değildir, bu varsayım aynı zamanda olan biteni anlamamızı ve buna göre hareket etmemizi engeller. Söz konusu olan bir istisna, bir sapma değil, bir sonuçtur.
Hedef herkesçe kabul edilmiştir: Devlet açık bir pazar ("yabancılardan – yani yerli halklardan – arınmış bir pazar") istiyor, diğerleri ise bir bölgenin kontrolünü.
Sermaye’nin devletten kendi gelişimi için gerekli koşulları sağlamasını beklediği Tekelci Devlet Kapitalizmi olarak adlandırılan ve şimdilerde askeri stratejide “kıskaç manevrası” olarak da adlandırılan şeye benzer şekilde, Devlet ve Organize Suç birlikte bir bölgeyi ele geçirir, orayı imha eder, nüfusu yerinden eder ve sonrasında büyük sermaye gelir, bölgeyi tekrar inşa ve ihya eder.
Hükümetler ile organize suç arasında bir ittifak olduğunu söyleyenler yalan söylüyor. Nasıl ki bir şirket ile müşterisi arasında bir ittifak yoksa, burada da yok. Burada olan şey basit ama maliyetli bir ticari ilişkidir: Devlet bir “yokluk” sunar ve ilgili kartel bu yokluğu “satın alır” ve bir kasaba, bölge, alan veya ülkede devletin varlığının yerine geçer. Kâr, satıcı ve alıcı arasında karşılıklı bölüşülür, kayıp ise bu yerlerde hayatta kalanların sırtına bindirilir. "Parayı veren düdüğü çalar" analistlerin ve "sosyal bilimcilerin" unuttuğu, işte bu gerçektir.
Organize Suç denilen şeye gelince, Devlet ve Sermaye her zamanki gibi yanlış bir hesap yapıyor: Çalışanlarının kendi başlarına buyruk hareket etmeyeceğini ve önceden anlaşılan neyse ona uyacaklarını varsayıyorlar. 
Tıpkı paramiliter grupların oluşturulduğu dönemde yaptıkları yanlış hesap gibi. Bu grupların da yerli halktan oluştukları için kontrol edilebileceklerini düşünüyorlardı. Sonuçta, bunlar cahil ve manipüle edebilecekleri insanlardı. Ve sonra Acteal geldi. Abejalar[2] haklı, 1997’deki Acteal katliamı, caniliği ve sonrasındaki cezasızlığı ile, bugün yaşanan kâbusun yalnızca bir ön gösterimiydi. Devlet, Organize Suç’un kendi hizmetinde olduğunu ve yönlendirerek ya da zorla, onu kontrol edebileceğine inanıyordu. İşte bu inanç yüzünden acı sürprizlerle karşılaşılıyor.
Şimdi şu soruyu cevaplamaya çalışın: Karteller ve onların iç çatışmaları, 30 yıldır militarize edilen federal bir devlette nasıl baş gösteriyor olabilir? Bir de bu soruyu hükumetin güneydoğu Meksika’daki Chiapas eyaletini işgal edenlere yönelik “cumhuriyetin Balkanlaşmasını engellediklerini” öne sürerek verdiği onay ile birlikte tekrar düşünün. Evet, görünüşe göre Meksika toprakları her zamankinden daha fazla parçalanmış durumda.

(Devamı gelecek)
Meksika’nın güneydoğusundaki dağlardan.

Kaptan.
Ağustos 2024

 


[1] Türkçe’de ilhak edilmiş anlamına gelen İngilizce kelime annexed ile neoliberal “Nexos” dergisinin isimleri kinaye ile birleştirilmiş

[2]  Las Abejas: (Türkçe. Arılar) Meksika’nın Chiapas eyaletindeki pasifist dini grup

Çeviri linki: https://enlacezapatista.ezln.org.mx/2024/08/16/adagios-2/

İnsanlık tarihi, insanlığın yürüdüğü yolun anlatısıyken bu anlatıyı tek şerit yolda şekillendiren, insanlık muhayyilesini tutsak eden düşünceler sistematiği ve kapitalist modernite bu dergide deşifre olacak.

@menkibe0