Logo Eşitliğe Ve Özgürlüğe Yürüyüş... Eşitliğe Ve Özgürlüğe Yürüyüş...

Sesimiz Şaşkın Olsun

“Ben demiştim…”

Marx-Engels (1848) Komünist Manifesto’dan:

TUTUCU SOSYALİZM BURJUVA SOSYALİZMİ

Burjuvazinin bir kesimi, burjuva toplumun varlığının devamını sağlamak için, toplumsal hoşnutsuzlukları gidermek ister.

İktisatçılar, iyilikseverler, insanlıkçılar, işçi sınıfının durumunu iyileştiriciler, hayır işleri örgütleyicileri, hayvanlara eziyet edilmesini önleme derneklerinin üyeleri, ılımlılık bağnazları, akla gelebilecek her türden gizli reformcular, bu kesime girerler. Sosyalizmin bu biçimi, üstelik, eksiksiz sistemler haline de getirilmiştir.

Sosyalist burjuva, modern toplumsal koşulların bütün üstünlüklerini istiyor, ama buradan zorunlu olarak çıkan savaşımlar ve tehlikeler olmaksızın. Bunlar mevcut toplumu istiyorlar, yeter ki, devrimci ve çözücü öğeleri çıkartılmış olsun. Proletaryası olmayan bir burjuvazi istiyorlar. Burjuvazi, doğal olarak, kendi egemen olduğu dünyanın dünyaların en iyisi olduğunu düşünüyor; ve burjuva sosyalizmi de bu rahatlatıcı düşünceyi az çok eksiksiz çeşitli sistemler haline getiriyor. Proletaryadan böyle bir sistemi yürütmesini ve böylece, dosdoğru toplumsal Yeni Kudüs’e girmesini istemekle, aslında, proletaryanın mevcut toplum çerçevesi içerisinde kalmasından, ama burjuvaziye ilişkin bütün nefret dolu düşüncelerini bir kenara bırakmasından başka bir şey istemiş olmuyor.

Bu sosyalizmin ikinci ve daha pratik, ama daha az sistematik bir biçimi, şu ya da bu siyasal reformun değil, ancak maddi varlık koşullarındaki, iktisadi ilişkilerdeki bir değişikliğin onlara bir yarar sağlayabileceğini göstererek, her türlü devrimci hareketi işçi sınıfının gözünden düşürmeye çalışmıştır. Ne var ki sosyalizmin bu biçimi, maddi varlık koşullarındaki değişmelerden, hiç bir şekilde, ancak bir devrimle gerçekleştirilebilecek olan burjuva üretim ilişkilerinin kaldırılmasını değil, bu ilişkilerin sürekli varlığına dayandırılan idari reformları, dolayısıyla sermaye ile emek arasındaki ilişkileri hiç bir biçimde etkilemeyen, olsa olsa burjuva hükümetinin masraflarını azaltan ve idari işleyişini basitleştiren reformları anlıyor. Burjuva sosyalizmi yeterli ifadesini ancak ve ancak salt bir mecaz haline geldiği zaman buluyor.

Serbest ticaret; işçi sınıfının çıkarı için. Koruyucu gümrükler: İşçi sınıfının çıkarı için. Cezaevi reformu: İşçi sınıfının çıkarı için. Burjuva sosyalizminin son sözü ve ciddi olarak söylediği tek söz işte budur.

Bu sosyalizm şu sözlerle özetleniyor: Burjuva bir burjuvadır – işçi sınıfının çıkarı için.

Barış

Savaş çığırtkanları ve savaşçılar yine aynı kostümleriyle fakat daha geniş bir senaryoyla sahneye teşrif ettiler! Her defasında kana susayan vampirler gibi açıklamalar yapan generaller sınır ötesi operasyon için harekete geçtiler. Operasyonun talep boyutuna gelmesi Bolu komando tugayına -ki bu tugay toplu mezarlarla birlikte anılır- mensup 13 askerin öldürülmesiyle vücut buldu. Keza seçim sürecinde de tartışılan konulardan biriydi sınır ötesi operasyon. Gelinen noktada ise öncesinde gerçekleştirilen bir çok kontra gerilla faaliyeti ile bu saldırganlığı meşru zemine oturtma çabasında olan ordu için sınır ötesi operasyon daha basit ve görünür hale geldi. Asker cenazeleri, “terör” karşıtı açıklamalar, DTP binalarının kurşunlanmasıyla batıda yayılan şovenist dalga Kürt halkının meşru demokratik taleplerinin inkarıydı. Keza yıllar süren mücadeleler sonunda kazanılmış haklar egemenler için sorun teşkil ediyordu ve hedefleri bunlardı.

Demokratik barış talebiyle meydanları, alanları , meclisi kullanan Kürt halkının sesi yine bastırılmaya çalışılıyor. Halkın iradesiyle seçilen vekiller envai çeşit ayrımcılığa tabi tutuluyor. Bizzat paşalar tarafından “hizaya” getirilmeye çalışılıyorlar. Her Vekilin sahip olduğu dokunulmazlık hakkı Kürt vekiller için çiğnendi ve Kürt vekiller yargılanacaklar. Bask halkının tutuklanan parti liderlerini emsal göstererek DTP’li vekillerin tutuklanmasını istediler. Her fırsatta gerillaları “terörist” ilan etmelerini isteyerek taciz ettiler. Bu siyasi linçten güç alan insanlar bir çok şehirde DTP binalarını kurşunladı. Bir ucube olan Ankara’daki bomba yüklü araç PKK’ye mal edildi. Barış talebini sokaklarda dillendiren Kürt halkı l eylül Barış mitinginde yoğun polis ablukasına maruz kalmıştı. 22 temmuz seçimlerinden önce laik/anti-laik meselesi sebebiyle orduyla burun buruna olan AKP mevzu bahis Kürt halkının inkarı ve imhası olunca generallerin yanında poz verir oldular. Elbette paşaya yaranmaya çalışan Erdoğan’ın militarist, yağcı açıklamalarını da unutmamak gerek!

Bu tarihe kadar kendi varlığını / hegomanyasını Kürt sorunu üzerinden kuran ordu bu sorunun çözümsüzlüğü için her taşın eline altına sokuyor: Kirli savaşı genişletmek, Dersim’de köylüleri katletmek, Beytüşebap’ta korucuların ve sivillerin bulunduğu aracı taramak bunlardan sadece bir kaçıdır. Kürt sorunun sınır ötesi operasyonlarla çözülemeyeceği daha önce yapılan 20 den fazla sınır ötesi operasyonlarla doğrulandı. Yapılacak bir sınır ötesi operasyonda TSK’nin nasıl bir şeyle karşılaşacağı gün gibi ortadadır. Savaşın bu dönemde daha da sertleşmiş olması hiçbir şekilde tesadüfi bir durum değildir. Nitekim asıl sorunun PKK’nin K. Irak’taki varlığı olmadığını, aslında güneyde oluşan Kürt oluşumu olduğunu gösteren açıklamalar generaller tarafından yapılmıştı.

Yıllarca egemenlere çanak tutan burjuva basınında sansasyonel haberleriyle Kürt halkının ve toplumsal muhalefetin imhası derinleşmekte. Öyle ki 13 askerin öldüğü gün İnternet sitelerinde kocaman bir Türk bayrağının yanında silahıyla poz veren bir asker fotoğrafı vardı. Her defasında manşetlerini milliyetçi söylemlerle doldurmak da onların marifetleri arasındadır.

Yıllardır bu ülkenin kanayan bir yarası olan Kürt sorununu hala askeri operasyonlarla çözmeye çalışan zihniyetlerin olması, tezkereyi geçirmeye çalışan bir meclisin varlığı Türkiye’nin ne kadar demokratikleş(me)tiğinin göstergesidir. Demokratik haklar/talepler çerçevesinde çözülebilir bir sorun olmasına rağmen bu kadar kangren haline getirilmesi kurulduğundan bu yana işleyen militarist devlet anlayışının bir sonucudur.

Kirli savaş çığırtkanlarına militarist açıklamalara rağmen Kürt halkı kendi çocukları olan gerillaları bağrına basacaktır. Bunun için her türlü alanı kullanmakta olan halk meşru mücadelesinden vazgeçmeyecektir. Kardeş halkların istediği asker yada gerilla cenazelerini uğurlamak değil adil demokratik barıştır.

En sağır kulaklara barışı haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz…

Siyasi Dergi 3. Sayısında yayınlanmıştır.

“Bu tarihe kadar kendi varlığını / hegomanyasını Kürt sorunu üzerinden kuran ordu bu sorunun çözümsüzlüğü için her taşın eline altına sokuyor: Kirli savaşı genişletmek, Dersim’de köylüleri katletmek, Beytüşebap’ta korucuların ve sivillerin bulunduğu aracı taramak bunlardan sadece bir kaçıdır. Kürt sorunun sınır ötesi operasyonlarla çözülemeyeceği daha önce yapılan 20 den fazla sınır ötesi operasyonlarla doğrulandı”

 

Kaynak: https://nejatagirnasli.com/sesimiz-saskin-olsun

İnsanlık tarihi, insanlığın yürüdüğü yolun anlatısıyken bu anlatıyı tek şerit yolda şekillendiren, insanlık muhayyilesini tutsak eden düşünceler sistematiği ve kapitalist modernite bu dergide deşifre olacak.

@menkibe0