Logo Eşitliğe Ve Özgürlüğe Yürüyüş... Eşitliğe Ve Özgürlüğe Yürüyüş...

TECRİT POLİTİKASI ve GENÇLİK

İmralı Adası’nda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit 34 ayı aşkın bir süredir devam ediyor. Abdullah Öcalan şahsında toplum gerçekliğini ve tüm toplum kesimlerinin hedef alındığı bu dönemde gençlik de uygulanan tecrit politikalarından etkilenmekte.


Tecrit Toplumsal Sosyal ve Üretim İlişkilerini Hedef Alır

Tecrit, toplumda yarattığı ekonomik ve sosyal yıkım ile bütün bir toplumu düşürmeyi hedefleyen, savaş ve çözümsüzlük dayatan politikalarının toplamıdır. Ekonomik krizin giderek derinleştiği, yoksulluğun yükseldiği, toplumsal kutuplaşmanın yükselen sağ ile beraber toplumun bütünlüğünü yok etme tehlikesine ulaştığı bu dönemde gençlik de geleceksizlik ile baş başa. Tecrit ile kapatılan demokratik diyalog ve çözüm kapıları yerini çözümsüzlük ve savaşa bırakırken elindeki tüm kaynakları savaş uğruna tüketen devlet aklının gençlere ve geleceğe yönelik vaat edeceği hiçbir şeyi yok. 2024 bütçesinden Milli Savunma Bakanlığı’na 440 milyar lira bütçe ayırırken yurt inşasına 5 milyar lira ayıran devlet aklı gençlere KYK yurtlarında besin değeri düşük yemekler, bakımsız asansörler, yetersiz yurtların ve yüksek kiraların doğurduğu barınma krizi ve düşük burs miktarları, artan işsizlik ve kayıt dışı çalışmayı layık görüyor. Düşük miktarlarda verdiği bursları ise öğrencilerin sadece %6’sına veren ve  bütçesinin sadece %2’sini burslara ayıran Gençlik ve Spor Bakanlığı bu aklın en somut pratiği. Gençlere vaat edeceği bir şeyi olmayan bu devlet aklının politikalarını gören gençlik eğitimini bırakmak zorunda kalıyor, çalıştığı işte düşük ücretlerle veya kayıt dışı çalışmaya mecbur bırakılıyor. Tecridin, çözümsüzlüğün ve savaş politikalarının derinleştiği son iki yıl içerisinde YÖK raporlarına da yansıyan durumu ile 2021’de 338 bin 926, 2022’de 389 bin 564 öğrenci üniversiteleri terk etti, üniversiteyi bırakan öğrenci sayısı toplam 728 bin 490'a ulaştı. 


Tecrit, Göç ve İnsansızlaştırma

Tecrit ve çözümsüzlük politikaları sonucu ortaya çıkan geleceksizlik kaygısı başta Kürdistan gençliği olmak üzere Türkiye gençliğinin de geleceği ve çözümü yurtdışında aramasına neden oluyor. Son yıllarda özellikle hem gençlik hem de meslek gruplarında artan yurtdışına göçler durdurulamamakta. Burada benzerliklerinin yanında Türkiye ve Kürdistan'daki göçlerin iki farklı karakterinin olduğunu vurgulamak gerekir. Türkiye gençlerinin geleceksizlik ve ekonomik refaha dayanan yurtdışına göç gerçekliği varken Kürdistan genç göçü gerçekliğinde önü kapatılan demokratik siyasete katılım, artan siyasi ve askeri baskıların yanında göçün devlet tarafından desteklenmesi de yer almakta. Kürdistan'ı boşaltmayı hedefleyen devlet aklı Kürt gençlerinin ülke dışına çıkması için tüm kaçak ve hukuk dışı olan insan ticareti ve umut tacirliği yapan çetelerinin faaliyetlerine göz yummakta, desteklemektedir. Kürdistan’dan yurtdışına artan göçleri son açıklamasıyla ortaya koyan Mezopotamya Göç platformunun verilerine göre 2016’da sayısı 9 bin 675 olan Avrupa’ya iltica başvuruları 2023’ün ilk 9 ayında 51 bin 415’e yükseldi. Bu insan ticaretine göz yuman ve destekleyen devlet aklı özellikle sınır illerini hedef alıyor. Dayatılan geleceksizlik ve umutsuzluk Kürdistan genç göçü gerçekliğinde devlet aklının tecrit ile ulaşmayı hedeflediği politikalarından biri, basit bir olumsuz bir sonucu değil. Bu sonuçlar anlatılırken tecritle beraber bunun da hedeflendiği anlaşılmalı ve anlatılmalıdır.

 
Geleceksizlik ve Artan İntiharlar

 Tecritle toplumun bütünlüğüne ve özüne saldıranla beraber toplumsal hayattan kopan gençler intihara sürükleniyor. Toplumu bir direniş odağı olarak gören ve bütünlüğünü parçalamayı hedefleyen egemenler toplumsal değerleri de aşındırarak oluşabilecek tüm toplumsal dayanışma mekanizmalarını da yok etmeyi de hedefliyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın paradigmasında açıkça belirttiği toplumsallık, örgütlenme ve anti bireycilik de tecrit altında tutularak gençliğin toplumsal yaşam içerisinde tutunabileceği tüm hakikat ve dayanışma mekanizmaları yok edilmektedir. Geleceksizlik, umutsuzluk ve eğitim kaygısı içinde bireycilikle yalnızlaştırılan gençler çıkışı intiharda aramaktadır. Artık sık sık basına yansıyan ve nerdeyse olağanlaşan her gün metrolarda artan intiharlar, intihar eden üniversite öğrencileri ve genç çalışanlar medyada gün aşırı yer alıyor. En son 2023 yılının aralık ayı içerisinde 20 ve 21 Aralık tarihinde iki genç Marmaray’da yaşamına son verdi. 15 Ekim’de Anadolu Üniversitesi öğrencisi R.A. cebinde geçim sıkıntısı çektiğine dair notla yemekhane önünde yaşamına son verdi. 21 Ekim’de Eskişehir’de bir kız öğrenci yurdunda bir arkadaşımız hayatına son verdi. 30 Ekim’de 30 Ekim ve 14 Kasım tarihlerinde Hacettepe Üniversitesi’nde iki üniversiteli arkadaşımız daha hayatına son verdi. Yine 2024 yılının ocak ayında İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi bir sıra arkadaşımız geçim sıkıntılarından dolayı yaşamına son verdi. Metrolardaki intiharlara alınan önlemler ise salt şekilci metro alanlarına yüksek alanlara set ve bariyer çizmekten, üniversite yurtlarında güvenlik ve izlemenin arttırılmasından öteye gitmiyor. Devlet aklının sınır ve duvar çizen, hapseden, takip eden, korku duyduğunu gözetim altında tutma aklı başka bir çözümle yaklaşamamaktadır. Toplum sağlığının bu derece hedef alındığı bir ortamda özgürlük olmadan sağlığın olmayacağını anlamayan, tecridin hayatın her alanına etkileyen bir politika olduğu görmeyenler bu ölümlerin önüne geçemez. 

Bir Paradigmanın Tecridi

Kürt Halk Önderi üzerindeki tecrit devlet aklının ortaya koyduğu çözümsüzlük ve savaşı sürdürme konseptinden de bağımsız ele alınamaz. Gençliğin şovenleştirilmesi ve ırkçı milliyetçi politikaların pompalanması da sürdürülen savaşa oluşturulmak istenen destekçi taraftar kitlesini üretmeyi hedefler. Her yönden bombardıman altında olan bu gençliğin oluşabilecek her türlü fikri arayışının önü de yine Abdullah Öcalan'ın fikirlerine uygulanan tecritle sansürlenerek engellenmektedir Gelecek kaygısıyla beraber umudunu yitirmiş bir gençlik yaratmak isteyen devlet aklı ortaya çıkacak her türlü devrimci ve sosyalist arayışının önüne geçmek için de yine tecride başvurmaktadır. Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit sadece onun şahsında fiziki olarak uygulanmamakta onun halklara ve devrimci arayışlara cevap olabilecek paradigmasına yönelik de sürdürülmektedir. Abdullah Öcalan'ın ortaya koyduğu demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmanın okunması, konuşulması ve yayılması da bu yolla engellenmeye çalışılmaktadır. Her türlü sansür ve yasağa başvuran devlet aklı aynı zamanda tecridi işaret ederek yaratıcısı mutlak tecrit altında olan bu fikirlere yaklaşmanın bedelinin de ağır olacağı mesajını da yaymaktadır. 


Tecrit ve Eve Kapatma-NEET: Ne işte Ne Eğitimde Olan Gençler

Tecrit politikalarının İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan’ı fiziksel olarak hapsetme gerçekliği topluma da dayatılıyor. Kitlelerin mobilizasyonundan her zaman korkan, sokak hareketliliği en büyük korkusu olan devlet aklı bu mobilize kitlelerin taşıyıcı dinamiği olan gençleri evde tutmak içinse politikalarını derinleştiriyor. Gençlerin hareketliliğini ve sosyal yaşama katılmalarını ifade eden bir ölçek olarak ele alınabilecek NEET verileri bize bu konuda Türkiye’nin fotoğrafını sunuyor. Gençlik içerisinde ne eğitimde ne işte olarak ifade edilen NEET (Not in Education, Employment, or Training) oranlarına bakıldığında ise Türkiye OECD (The Organization for Economic Cooperation and Development) ülkelerinin üzerinde iki üç katına varan oranlara sahip. NEET gençlerin OECD ortalaması erkeklerde %14 olurken kadınlarda %15,5. Türkiye’de ise bu oranlar OECD ülkelerinin çok üzerinde. Oran erkeklerde %22,7 iken kadınlarda ise %44,9. Bu verilere bakıldığında eve hapsedilmeye çalışılan, toplumsal yaşamdan koparılan ve sosyal bağları kesilen bir gençlik için kullanılan tecrit etme politikasının Türkiye’nin devlet politikaları laboratuvarı olarak kullanılan İmralı Cezaevi’nden tüm cezaevlerine ve tüm Türkiye’ye nasıl yayıldığını görmek mümkün. Genç erkekler ve genç kadınlar arasındaki NEET oranları arasında iki kattan fazla olan bu farkın da gözden kaçmaması gerekir. Kadını tanrıçalığından düşürerek eve kapatan ve bugün de hapsetme ve tecrit politikalarının hedefi haline getiren erkek aklı, tecrit politikasının da mucidi ve yürütücüsüdür.


 Tecride Karşı Örgütlenen Gençlik

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde 34 aydır İmralı Ada Hapishanesi’nde uygulanan insanlık üstü mutlak tecrit bugün sadece kendisinin şahsında uygulanan bir kapatma ve iletişimsizliğin daha fazlasını ifade ediyor. Toplumun içerisinde dinamizmiyle değişimin motor gücü olan yenilik arayışçısı gençlik de bu tecrit politikasının hedefinde ve tecrit politikasının etkilerinden nasibini alıyor. Tecrit ile kapatılan demokratik diyalog ve çözüm kapıları yerini çözümsüzlük ve savaşa bırakırken getirdiği fatura toplumun sosyal ve ekonomik yaşamını da baltalıyor, krizler yaratıyor. Savaşa milyar dolarlar ayıran bir ülke ekonomisinin doğal olarak gireceği ve her gün daha da derinleşerek faturası halka ve yoksullara kesilen ekonomik krizin etkisi ile gençler arasında artan geleceksizlik düşüncesi ve umutsuzluk hissi gençleri üniversitelerden ve işten ayrılmaya, kayıt dışı çalışmaya itiyor. Gelecek kaygısına yanıt arayan gençler yurt dışına çıkıyor çıkışı doğduğu toprakların dışında ayırıyor. Kürdistan’da uygulanan siyasi soykırım operasyonları ve devlet destekli insan ticareti çeteleri ile göç bilinçli bir Kürdistan illerini boşaltma politikasına dönüşüyor. Tecritle beraber artan toplumsal değerlerin yozlaştırılması, hiçleştirilmesi, toplumsal dayanışma mekanizmalarının yok edilmesine gençlerin bireyci yaşama yönelmesine neden oluyor. Bunun toplamında yaşamına son veren gençlerin sayısı ise giderek artmakta. Gençliği toplumsal sosyal ve üretim ilişkilerinden koparan akıl onu evde tecrit ederek hapsediyor. 
40 aydır sürdürülen tecrit ile Abdullah Öcalan’ın fikirlerine de sansür uygulanarak tüm bu toplumsal bozulma içerisinde arayış ve sorgulama içerisine girebilecek gençlerin devrimci ve sosyalist bir karakter kazanmasını da engellemeye çalışan akla karşı verilebilecek en güçlü cevap ve verilebilecek cevap örgütlenmektir. Örgütlenip bir araya gelerek, toplumsal yaşamda ve mücadelede yer edinecek bir gençlik tecridin politikasının tüm kirli etkilerinden arınabilir. Gençliğin tecrit zehrinden sağaltılması örgütlenme, devrimci mücadele ve özel savaşa karşı 24 saat açık bilinçle ortaya konacak bir yaşam pratiği ile mümkün olabilir. Toplumsal sosyal ve üretim ilişkilerinde yer edinen, devrimci ve sosyalist değerlerini bilen tanıyan bir gençlik bu politikaların hedefi olmaktan sıyrılıp kendi topraklarından aktif demokratik siyasete katılarak yerinden demokrasiyi ve yeni yaşamı inşa edebilir.

İnsanlık tarihi, insanlığın yürüdüğü yolun anlatısıyken bu anlatıyı tek şerit yolda şekillendiren, insanlık muhayyilesini tutsak eden düşünceler sistematiği ve kapitalist modernite bu dergide deşifre olacak.

@menkibe0